Şahitlik,Bir Esaret Mağarası Nasıl İnşa Edildi? Gardiyan Amerika, KATİL Tetikçi İsrail.
- bekir sıtkı batur
- 19 Haz
- 3 dakikada okunur
Bu katliamlar karşısında gücüm yetersiz olsa da, Nisa Suresi 135.Ayette emrolunan kriterler ışığında şahitlik etme görevimle tarihe bir not düşmek için yazdım. Belki bugün bir şey değiştirmez ama gelecekte çocuklarım/torunlarım, atalarının bu zulüm karşısında sessiz kalmadığını, düşündüğünü ve vicdanının sesini dinlediğini bilsinler istedim. Bu, dünyayı değiştirme iddiası taşıyan bir manifesto değil; sadece bir insanın kendi zamanına ve vicdanına karşı dürüst olma çabasının belgesidir.

Katil İsrail'in Filistinlilere karşı acımasızca yürüttüğü soykırım, Lübnan'ın güneyini ateşe vermesi, Suriye ve Yemen'deki hedefleri pervasızca vurması ve son olarak İran'a yönelik doğrudan saldırılar düzenlemesi... Tüm bu kanlı sürecin her anında küresel Gardiyanı Amerika Birleşik Devletleri'nin koşulsuz diplomatik, askeri ve finansal desteğini arkasına alması...
İlk bakışta bir bölgenin topyekûn deliliği veya kontrol edilemeyen bir vekilin yol açtığı bir felaket gibi görünen bu tablo, aslında çok daha derin ve planlı bir gerçeğin yüzeydeki yansımasıdır.
Peki, bu kanlı denklemi nasıl anlayabiliriz? Türkiye'de ve İslam coğrafyasında bu durumu açıklamak için sıkça "Haçlı zihniyeti" veya "Büyük Siyonist Planı" gibi kavramlara başvurulur. Bu referansların tarihsel bir kökeni ve haklılık payı olsa da, günümüzün karmaşık finansal, askeri ve stratejik sistemini tek başlarına açıklamaya artık yetersiz kalmaktadırlar. Bu eski anlatılar, buzdağının görünen kısmına odaklanırken, suyun altındaki devasa yapıyı, yani sistemin kendisini gözden kaçırma riski taşır.
Bu yüzden, olan biteni daha net görebilmek için bir modelleme yöntemine başvurmak zorundayız. Bu yazıda kullandığım "Gardiyan ve Mağara" gibi metaforlar, bu karmaşık ilişkiler ağını somutlaştırmak ve görünür kılmak için birer analitik araçtır. Bu model, bize sadece "kimin ne yaptığını" değil, asıl olarak "sistemin nasıl çalıştığını", "çarkların nasıl döndüğünü" ve "kimin bu sistemden nasıl fayda sağladığını" göstermeyi amaçlar. Şimdi bu modelin parçalarını birleştirelim.
Stratejik Damarlar ve Rakamlarla Mağaranın Coğrafyası
Modelimizin ilk parçası, coğrafyanın kendisidir. Ortadoğu, dünyanın en önemli enerji ve ticaret yollarının kesişim noktasıdır. Bu sadece bir klişe değil, rakamlarla sabit bir gerçektir:
1-Süveyş Kanalı, küresel deniz ticaretinin yaklaşık %12-15'ini ve küresel konteyner trafiğinin %30'unu tek başına yönetir; yıllık 1 trilyon doları aşan bir mal akışına sahne olur.
2-Hürmüz Boğazı'ndan ise her gün dünya petrol tüketiminin yaklaşık %20-25'i, yani 20 milyon varilden fazla petrol taşınır. Bu petrolün en büyük alıcıları, Amerikan ekonomisinin en büyük rakibi olan Çin başta olmak üzere Japonya, Hindistan ve Güney Kore gibi Asya devleridir.
İşte modelin ilk paradoksu burada ortaya çıkar: Amerika, devasa askeri harcamalarla, aslında en büyük ekonomik rakibinin enerji güvenliğini ve Avrupa'daki müttefiklerinin ticari refahını güvence altına almaktadır. Bu durum, meselenin sadece kaynakları kontrol etmekten ibaret olmadığını, asıl hedefin bu "damarların" vanasını elinde tutarak küresel sistemi yönetme gücü olduğunu gösterir.
Mağaranın Ekonomisinde çarklar Dolar ve Silah ile döndürülür
Modelin ikinci katmanı, bu coğrafi kontrolün nasıl paraya ve güce dönüştürüldüğüdür. Mağaranın duvarları harçla değil, dolar ve silah anlaşmalarıyla örülmüştür. Küresel petrol ticaretinin ABD Doları üzerinden yapılması (Petrodolar sistemi), Amerikan ekonomisine sorgulanamaz bir güç verirken, bölgedeki sürekli gerilim ve çatışma ortamı, Amerikan askeri-endüstriyel kompleksi için milyarlarca dolarlık bir pazar yaratır. Mağaranın içindeki esirler, birbirlerinden ve duvardaki gölgelerden korktukça, Gardiyan'dan silah satın alarak bu ekonomik döngüyü beslerler.
Bölgesel Jandarma ve Dokunulmazlık Zırhı
Gardiyan'ın mağara içindeki düzeni sürdürmek için kullandığı en önemli araç, kendisine "bölgesel jandarma" rolünü verdiği dokunulmaz müttefiki İsrail'dir. Bu stratejinin temelinde, Amerika'nın İsrail'i desteklemesi ve hatta onun gerçekleştirdiği katliamlara dahi göz yumarak arka çıkması yatar. ABD, İsrail'i sadece en gelişmiş silahlarla donatmaz; aynı zamanda ona uluslararası arenada her türlü eylemini meşrulaştıran bir "dokunulmazlık zırhı" giydirir. Gardiyan, jandarmasının BM Güvenlik Konseyi'nde veto gücüyle korur, eleştirileri bastırır ve tüm dünyanın gözü önünde işlenen suçları izlemekle yetinir. Bu durum, çevredeki diğer ülkeleri sürekli bir tehdit algısı altında tutarak onları zayıf, bölünmüş ve yine Gardiyan'ın yardımına muhtaç halde bırakır.
İşin Özeti Kontrollü Kaos
Tüm bu parçaları birleştiren ana strateji ise "kontrollü kaos" doktrinidir. Amerika'nın Ortadoğu'daki çıkarı, ne tam bir barış ne de topyekûn bir savaştır. İdeal senaryo, kontrol altında tutulabilen bir istikrarsızlıktır. Bu sistemde gerilim daima yüksektir, taraflar birbirine asla tam üstünlük sağlayamaz ve herkes çözüm için kapıyı çalacağı tek bir adresi bilir: Gardiyan olarak Amerika.
Sonuç olarak, tanık olduğumuz soykırım ve bölgesel savaşlar, bir delilik anının değil, küresel hâkimiyeti sürdürmek adına tasarlanmış, soğuk ve akılcı bir modelin işleyişinin kanıtıdır. Bu model, bölge halklarının huzur ve refahını değil, sistemin gardiyanının ve onun dokunulmaz jandarmasının çıkarlarını önceliklendirir ve mağaranın içindekiler için gerçek aydınlığı ulaşılması imkânsız bir hayal olarak bırakır.
Sanırım bugünlerde bizleri esirlerden ayıracak , sıkça hatırlamamız aklımızdan hiç çıkartmamamız gereken şey Nisa Suresi 135.ayet:
Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendiniz, ana-babanız ve akrabanız aleyhine de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar veya fakir olsunlar; Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten ayrılıp heveslerinize uymayın."
Yorumlar